EMEKLERİNİZİN KARŞILIĞINI BAŞKASININ VİCDANINA BIRAKMAK
“Emeklerinizin karşılığını başkasının vicdanına bırakmak” kulağa biraz ürkütücü gelmiyor mu? Uyku kaçırır resmen.
Emek veriyor, fayda sağlıyor ve çok çabalıyorsanız bunların size terfi, yan haklar, kariyer fırsatları ya da maaş zammı olarak dönmesini beklersiniz. Bu gayet doğaldır.
Peki, amiriniz neden kendisine sürekli güzel sözler söyleyen biri yerine sizi terfi ettirsin? Ya da neden ona sürekli hizmet eden biri yerine sizin zam oranınızı yüksek tutsun? Ya da akrabasının; kendisini herkesten daha çok çalışıyor GİBİ gösterenin?
Buna benzer durumlar çoğu kişinin
başına gelmiştir, geliyordur. Ya da en azından böyle bir durum olduğunu düşünmüştür.
Bence burada önemli olan, bu duruma karşı gönderilmesi gereken tavırdır. Sahi,
siz olsanız ne yapardınız ya da ne yaptınız?
İçini döküp, okkalı bir istifa mektubu
yazıp gitmek?
Sessizce yeni iş aramak ve günü gelince bir anda çekip gitmek?
Bazı insanlar bu seçenekleri listelerine almıyor bile. Ama azımsanmayacak bir kesimde ilk seçenekleri olarak bunları kullanıyor.(Bazen hak vermiyor değilim, ama şimdilik farklı bir bakış açısını anlatmam gerekiyor 😊)
Bunların dışında bir de “sorgularım ve hakkımı ararım” diyenler de oluyor. Eğer emeklerimizi başkasının vicdanına bıraktıysak beklediğimiz sonucu almak zor olacaktır. Ama iyi haber, insanların gerçek yüzlerini görebileceksiniz.
Kabul edelim, çalışan sayısı az da olsa çok da olsa belirli şartlar altında herkesi eşit derece de takip etmek zordur. Özellikle de karar verici sık sık ofis dışında oluyorsa.
Filmlerde de görürüz bunu aslında.
Patron yokken çalışmayan personel; patron gelir gelmez en çok çalışan kişi gibi
görünmeye çalışır. Kemal Sunal’ın Korkusuz Korkak (Bombacı Mülayim) filmi çok
güzel örnektir buna😊 (Benim yaş grubum için
çocukken izlediğimizde komik geliyordu ya da anlamsız geliyordu ama şimdi iş
hayatına girince daha trajikomik gelmeye başladı, itiraf edelim 😊)
İstifa kaçınılmazsa o istifa edilecek, bunun kaçarı yok. Ama öncesinde bizim ne yaptığımız bence çok daha önemli.
Gelelim artık vicdan kısmına…
Benzer bir durumun yaşandığını hayal edelim. Beklediğiniz terfi başkasına verilmiş olsun. İlk itiraz doğal olarak bağlı olduğumuz amire yapılacaktır.
Amirinize geri bildiriminizi yaparken “ben de şu kadar kâr ettirdim”, “ben şu kadar probleme kalıcı çözüm getirdim”, “sürekli fazladan mesai yaptım” gibi şeyleri sadece sözlü dile getirmeyi mi tercih edersiniz yoksa; “1 yıldır size düzenli olarak her ay sonunda kişisel raporumu mail adresinize gönderiyorum. Raporumda belirttiğim satış rakamları, operasyonel sürece olan katkılarım, ürettiğim çözümler, öğrendiğim ve arkadaşlarımla paylaştığım şeyler vs. bulunuyordu. Arkadaşımı tebrik ettim ama terfiyi kendim için bekliyordum. Eksik yönlerim nelerdi bunu merak ettiğim için sizinle görüşmek istedim” demeyi mi tercih ederdiniz.
Eğer bağlı olduğunuz ilk amir patron değilse, geri bildiriminizi yaptığınızda eksik gördüğü noktaları söyleyecektir, söylemesi gerekir, söyleyebilecek ya da tespit edebilecek tecrübede/kapasitede olması gereklidir.
Amiriniz bir sabah uyandığından artık size gıcık oluyor olabilir.(İlla sebep aramanıza gerek yok, bazen böyle şeyler sebepsiz olur). Ya da terfiyi alan çalışma arkadaşınız amirinize 4 ay 10 gün 5 saat 8 dakika önce “canım amirim bugün çok şık olmuşsunuz” dediğinde siz herhangi bir şey söylemediğiniz için sizden hoşlanmıyordur. Sizin tüm katkılarınızı sadece kendisi yapmış gibi dışarı sunmuş olabilir ve sizin adınızı bile anmamış olabilir. Bu tarz sebeplerden dolayı terfiyi size vermemiş olabilir ve sebebini sorguladığınızda verdiği cevaplar tutarlı değilse muhtemelen yapacağınız şey bir üst amire ya da insan kaynaklarına gitmektedir. Sizi tatmin edici bir cevap bulana kadar imkanınız varsa patrona kadar gidersiniz.
“Emeklerinizi başkasının vicdanına bırakmak” aslında bazen kaçınılmazdır. Evet, raporlarınız iyiydi ve iyi işler yaptınız. Ama amiriniz size hakkınızı vermedi. Patrona kadar gittiniz ve hepsinde aynı tavırla karşılaştınız. Daha az tecrübeli, daha az iletişim becerisi olan ve daha az kazanç sağlayan kişi önünüze geçti. Olabilir, böyle şeyler oluyor da.
Ama olmadığı durumlar da oluyor. İlk amiriniz yanlış karar veriyor, bir üst amir yanlış karar alındığını tespit edebiliyor. Peki karar doğru mu yanlış mı neye göre karar veriliyor? Çoğu zaman yazılı veriler yol gösteriyor. Belirli bir sistem varsa sayısal verilen nispeten daha kolay elde ediliyor. Ama sayısal veriler tek başına birine terfi verilmesine dayanak olmayabilir. İletişim becerileri ve sorunlara yaklaşımı da önem taşıyor.
Büyük bir krizi çözdünüz gün amiriniz ofis dışında olabilir. İş arkadaşınıza bir konu hakkında yardımcı olduğunuzda patron görmeyebilir. Yardımcı olduğunuz arkadaşınız bunu inkar edebilir. Bulduğunuz çözümleri başka biri kendisi bulmuş gibi amirine sunabilir ve amiriniz bunu bilemeyebilir.
Artışlarıyla, azalışlarıyla, başarılarla, başarısızlıklarla, öğrenilen şeylerle, öğretilen şeylerle her ne kadar katkınız olmuşsa bunu rapor haline getirip; düzenli olarak amirinize yazılı olarak sunmanızı tavsiye ederim.
Raporunuzu mailden amirinize sundunuz ve olumsuz geri dönüş almadınız. Yani, çözüm ürettiğiniz sorun ya da iletişim becerileriniz ile ilgili kısımlar için de herhangi bir problem yok. Verdiğiniz emeği tescil ettiniz demektir. Kimse artık size iletişim becerisi zayıf diyemez. Ürettiğiniz çözüme ortak olamaz.
Böylece eğer terfiyi, zammı, yan hakları ya da kariyeriniz için önemli olan o fırsatı hak eden kişi sizseniz bu ortaya çıkacaktır. En azından, sesli olarak dile getirmeseler bile, insanlar bunu fark edecektir.
Maalesef bazen durumlar buraya gelmeden önce zaten herkes her şeyin farkındadır. Ama amiriniz diğer çalışma arkadaşınızla iş çıkışı kahvehaneye/pastaneye/postaneye/oraya buraya gittiği için terfiyi ona verebilir.
Düzenli rapor vermek bu durumu maalesef her zaman çözemez. Ayrıca kaç kere verilen terfi geri alınmıştır sizce?
Biraz daha kurumsal olan şirketlerde düzenli raporlama, kariyerinizin daha zor bir yoldan ilerlemesini önleyebilir.
Kariyerinize bir faydası olmasa bile düzenli raporlama yaparsanız özgüveniniz yüksek bir şekilde hakkınızı arayabilirsiniz.
Kimse size “biz göremedik özür dileriz, seneye mutlaka düzenleme yapacağız” ya da “herkesi tek tek detaylı takip edemeyiz, o kişinin biraz daha parlak olduğunu düşündük. Terfisini geri alamayız ama sana da farklı bir şekilde destek veririz” diyemez. Eğer diyebiliyorsa ya raporlarınızı hiç incelememiştir ya da kararını zaten çoktaaaan verdiği için raporlarınızı görmezlikten gelmiştir.
Bundan sonra ne yapacağınız da size kalmış.
Umarım herkes hem vicdanı hem aklıyla hakkaniyetli kararlar veren iyi yöneticilerle çalışma fırsatı bulabilir.
O yöneticiye denk gelene kadar emeklerinizin karşılığını tamamen başkasının vicdanına bırakmadan, düzenli raporlarla “ben ne yaptığımın ve şirketime ne kadar katkım olduğunun farkındayım. Farkında olduğumu siz de bilin” mesajını vermenizi tavsiye ederim.
Bazen düşüş de olur, bazen başarısızlıklar da olur… İyi taraflarımızı savunmaya hevesli olduğumuz kadar kötü zamanların hesabını verip, hatalarımızı sahiplenecek kadar da cesaretli olmamız gerektiğini de ayrıca belirtmek isterim. Patronlar, müdürler, amirler ya da karar vericiler ünvanı ne olursa olsun, hata yapan kişinin hatasını kabul edip, hatasını düzeltmek için ne kadar çaba gösterdiğini ve sahiplendiğini de görmek ister. Sayılar çok şeyi gösterir ama sayıların gösteremediği şeylerden biri de budur. Emin olun, skora etkisi de çok fazladır.
https://teslimator.com/
mailto:tolga.arpaci@teslimator.com
https://www.linkedin.com/in/tolgaarpaci/
https://www.linkedin.com/company/teslimator
https://www.instagram.com/teslimatorlojistik/
https://www.facebook.com/teslimator


Yorumlar
Yorum Gönder